Maruldan milletvekili olmaz, efendim - Mümin TOPÇU

Maruldan milletvekili olmaz, efendim


Yıllar boyu siyaset konularına değinmekteyim; fakat şahsen hiç bir zaman siyasetin içinde olmadım.Yazılarım dışında hayatımda politikaya yer edinmedim.

Çok gezdim dolaştım, sayısız insanlarla görüştüm. Gözlerimin film şeridine onlarca politik portre işledim; fakat o çizdiğim siyasetçi portreleri hep yarım yamalak kaldı, bitiremedim onları, çoğunu ikrah gelerek yarım bıraktım; çünkü ya yüzsüz çıktılar, ya da iki yüzlü birer Janus...

Her zaman samimiyetten ve ikiyüzlülükten bahsettiğimde nedense ilkin siyaset harmanında yuvarlananlar ve tepinenler gelir aklıma.

Benim çocukluk yıllarım ücra bir dağ başında geçti ve her sonbaharda harman yerinde, toz duman içinde buğday döverdik. Gara eşeğin yularını tuttuğum da, onun nallı tekmesini alnıma yediğim de olmuştur. Alnımdaki yarı ay şeklindeki nal izi de bunun eseridir. Belki de bundan dolayı hep gerçeklerden yanayımdır ve genelde üslubum biraz farklı ve samimidir...

Herhalde burada bahsettiğim iki yüzlü tipler ise çocukluğunda hiç bir zaman gara eşek tekmesi yememişlerdir; fakat ilerleyen yaşlarda, ağır yenilgi tekmesini illaki tadacaklardır...

Aramızdan çıkmış nice siyasetçi tanırız ve biliriz; fakat genelde aralarında dürüst ve samimi olanları pek görmedik.

Eskiden memlekette bizim Türk azınlık toplumuna, kendine özgün siyaset yapmasına asla izin verilmiyordu. Mutlaka oruç ve çekiç favorize edilecekti, ay yıldız ise her zaman yasaklar listesinin en başına aboneydi...

İki yüzlü bir toplumda, Rusya kompradorlarının özürlü ve bahtsız teknesinde yüzüyorduk ve en nihayetinde tekne battı.

Tam kurtulduk diye nara atarken ve havaya beyaz güvercinler uçururken, baktık ki, gök kubbe altında değişen bir şey yoktu...

Sonrasında, bir otuz yıl daha birbirimizi aldattık durduk. Bir otuz yıl daha yaşayacağımız ne mechul?

Güya Türk partisi kurduk, hak ve özgürlüklere kavuştuk. Bugün bir Dr. Sadık Ahmet'e imrenirken, çoğumuz Dr. Ahmet Doğan'ı ise rüyamıza girmiş bir kabus gibi görmekteyiz.

Halbuki kişilerden ziyade, mevcut sistemi avucunun içinde tutanların yakasına yapışmalıyız. Bazen arkadaşlarım Bulgar tivilerinden linkler gönderiyor bana, ekrandan Osman Oktay verip veriştiriyor Ahmet Doğan'ın adamlarına. Olsa olsa, bu bir siyaset tiyatrosudur, sonuçta Osman kim, Ahmet kim? Hepsinin hamuru o demir avucun içinde harmanlanmıyor mu?

Adamları, resmen bize kakaladılar. Toplum mühendisleri, gözümüzün önünde onları polis jiplerinden indirdiler ve önümüze sap gibi diktiler. Bir sözle asıl kabahati o toplum mühendislerinde görmekteyim.

Yalan dolanla dolu bunca yılı arkamızda bıraktık; şimdi eller bomboş, cepler ise tamtakır; fakat halen gerçeklerden çok uzakta duran idol ve ideolojilere adeta tapmaya devam etmekteyiz.

Halbuki, normalde iki yüzlü insanların gerçek foyaları ortaya çıktığında, toplum tarafından dışlanmalılar ve derhal sevgisizliğe maruz bırakılmalılar...

Geçenlerde ileri görüşlü olarak algıladığım, belirli sermaye sahibi birisi beni mesnetsiz yere toplumu dinamitlemekle suçladı. Hiç alınmadım; çünkü ben Jivkov gibi azılı bir diktatörün anıtı önünde eğilemem, çelenk de bırakamam...

Bulgaristan'daki yıkılan eski komünist rejimin, günümüzde yaşatılan uzantılarına karşı yazmamam gerekiyormuş.

Bir sözle totalitarizm ve diktatörlük savunucusu değilmişim. Tabi ki de değilim!

Hangi sebepten dolayı binlerce okuyucumu hafife alıp kandırayım ki?

Bu alemde samimi ve gerçekçi olmak varken, neden iki yüzlü davranayım ki?

Saygı duyduğum ve sevgi beslediğim okurumu neden aptal yerine koyayım ki?

Her insanın bir duruşu olmalı ve o duruşundan asla vazgeçmemeli, ödün vermemeli.

Benim paşa gönlüm, yalanlarla kazanacağıma, doğrularımla kaybetmeye rıza gösterir. Beni seven sever, sevmeyen gider...

Geçen gün göçmen asıllı bir amca anlatıyordu, basit bir prosedür için yolu bir belediyemize düşmüş ve makamın kapı aralığından içeri sessizce sızdığında karşısında oturan yeşil zerzevat, hemen telefona sarılıp sekreter kıza bağırarak:

"Ne istiyor, bu herif ma? ( "Kakvo iska toya ma?) diye seslenmiş.

Aynı bu marul şu an milletvekili!

Hiç gururlanma, marul kardeş, sen en iyisi kimseyi küçük görme! Nokta da küçüktür ve cümlenin sonunu getirir...

Şimdi her ne kadar biz onu seçmedik demiş olsanız da, sonuçta oy pusulasında partisinin ismini işaretledik. Her zaman yaptığımız gibi, diktatörlük yöntemiyle listeye bir marulun adı yazıldığını boş vererek ve umursamayarak...

Bizim toplumun temellerini asıl kimlerin dinamitlediği ortada. 

Bulgaristan'da ve Türkiye'de bizim kaç yüz bin ferdimiz yaşamakta?

Bunların hepsi mi Bulgar dikta rejiminin lehine oy kullanmakta?

Bu iki soruyu cevaplandırmak kimseyi zorlanmaz; fakat iki yüzlülerin sayesinde, kendi insanına ve topluma zarar vermekten haz alanlar aramızda dolaşmakta...

Evet, iyi insanlar gibi kötü insanların da olduğunu unutmamak gerekiyor. Topluma zarar verenlerden uzak ve mesafeli durulmalı. Sizleri anlamayanlardan uzak durmak en iyi seçim olacaktır.

Güzel ya da çirkin olmak yaradılıştandır; ama ikiyüzlülük kişisel bir seçimdir.

Güya totaliter ve baskıcı bir rejimden kaçtık; fakat halen aynı rejimin faşizan ve gözü dönmüş fanatik savunucularını takdir etmeye ve ödüllendirmeye devam etmekteyiz.

Her türlü yıkıcı ve kötü davranışı tasvip etmekteyiz, kendi öz kimliğimizi ve kültürümüzü yok sayarak, yabancı unsurlar hayranlığı ritminde adeta gözler kapalı ve trans halinde meçhullük dansı icra etmekteyiz. Bu ise herhalde bambaşka bir ikiyüzlülük örneği olmalı...

İyi niyetli insanlar yalana çabuk kanarlar, boşa giden iyi niyeti ise asla unutmazlar.

Keşke iki yüzlü olmayı tercih etmeseydin, bizim gibi bir azınlık toplumunun sevgi ve şefkati sana yetip artardı.

İyi niyetli insanlar yalana çabuk kanarlar; yeri geldiğinde ise sana tekmeyi vurmayı bilirler, tıpkı bizim gara eşek gibi...

Bir kamyon yazısında ne yazıyordu biliyor musun:

"Ulaşamadığın kadına kaşar demeyeceksin paşam! Biraz delikanlı olup; bu beni aşar diyeceksin!" Bir sözle sen de haddini bilmeyi öğreneceksin...

Bir maruldan asla milletvekili olmaz, efendim!

YAZIYI PAYLAŞ!

Yorumlar / 2

  • Sebahin Ahmetoğlu | 26 Ocak 2022 15:54

    Yazarın biz Bulgaristanlı Türklerle ilgili yazdığı ibretlik ve derslik yazılardan biri. Hepsi kendince ayrı anlamlı. Fakat Millet ve Devlet olarak 32 yıldır gittiğimiz ve vardığımız nokta belli. Bu nasıl bir gaflet ve delaletidir anlamak ve kabul etmek mümkün değil. Bu arada Sn. Mümin Topçu'ya bizimle ilgili yürütmüş olduğu ilkeli ve amansız mücadelesinden dolayı kendisini kutluyor ve başarılarının devamını diliyorum. AGA zor yollar yalnız veya çok az insanla yürünür...

  • Ahmet Eren | 24 Ocak 2022 08:27

    Harika bir yazı!

YAZARIN SON 5 YAZISI