Akılcılık ve yaratıcılık yerini asalaklığa ve kolaycılığa kaptırmış - Mümin TOPÇU

Akılcılık ve yaratıcılık yerini asalaklığa ve kolaycılığa kaptırmış


Ve Temmuz ayı geldi çattı, bizleri ilgilendiren bazı toplumsal gelişmeler pek iç açıcı değil. 

Hepimiz bu sıcaklarda kavrulurken yine de gönülleri ferah tutalım, yarınlara ümit bağlayalım.

Bugün, kendi halıkndan tamamen kopmuş ve uzaklaşmış olan aydın olarak tanımladığımız kesime biraz  değinmek istiyorum.

Kimler oluyor bunlar? Toplumun bünyesinde kaç türlü aydın insan barınmakta?

Her ne kadar parçalanmış ve dağılmış olsak da, Bulgaristan'daki Türkler büyük bir ailenin fertleriz.

Büyük bir kesim sınır aşrı göç etmiş olsa bile, kardeş - öz kardeşinden ve insan - memleketinden kopamaz.

Kanımca, suyun ve sınırın her iki tarafında yaşayan bizim toplumu bir bütün olarak algılamalıyız.

Günümüzde bizim aydın kesim ise adeta ekrandan kayboldu, hiç görüntü vermiyor, sanki buharlaşıp yok olup bir yerlere gitti...

Buradaki benim kastettiğim aydın kesim, topluma bir nebze de olsa yararı dokunandır, diğer sahtekar kesimi aslında kaale bile almamak gerekiyor. 

Karşımızdaki işlevsiz ve yararsız aydın kesim, artık köksüzleşmiş ve yabancılaşmış duruma düşmüştür.

Toplumu aydınlatma ve öncülük etme görevini reddeden, bu kesimin derin kimlik krizi yaşadığı aşıkar, fakat ne olursa olsun, bunca tarihsel kırılma süreçlerinden sonra, günümüzde bizim gerçek aydınlara haddinden fazla çok ihtiyacımız var.

Ne hikmetse, bazılarımız iki komşu devletin çıkarlarını gözetlemeye mecburuz, omuzlarımızda büyük sorumluluklar taşımaktayız.

Memlekette azınlık konumundayız ve insan haklarımız ihlal edilmekte.

Ana vatanda ise Anadolu toplumuna entegrasyon sürecimiz henüz tamamen  tamamlanmadı.

İşte bu sebeplerden dolayı, bizim aydı kesim ulusal ve toplumsal kaygılardan asla uzak kalmamalı, silik ve bencil birey yaşantısına hiç kapılmamalı.

Bizim düşünen, eleştiren, sorgulayan, haksızlıklara karşı göğüs geren, sivil toplum kuruluşlarında ve siyasi partilerde aktif rol alan, öncülük eden aydın şahsiyetlere ihtiyacımız var.

Kişiliksiz, pasif ve yararsız sözde entelektüellerden ise uzak durulmalı.

Gerçek bir aydın, toplumun acı ve mutluluklarını daha iyi anlar, çünkü kendisi ulusal ve toplumsal değer ve kültürlere henüz yabancılaşmamıştır, duyarlılık ve sorumluluk içinde hareket etmektedir.

Neden bizim güçlü sivil toplum kuruluşlarımız bulunmuyor? Zaten var olanları  tamamen çökertmedik mi...

Neden siyasi arenada doğru düzgün şekilde varlığımız hissedilmiyor?

Başarısız olmamızın asıl sebebi aydın kesimin duyarsızlığı ve ilgisizliğidir.

Bulgaristan'da veya Türkiye'deki derneklerin yönetim kurulu üyeleri kimlerden ibaret olduğunu bir araştırınız.

Onların arasındaki bir çok kişi yıllardır hiç bir varlık gösterememekte ama fotoğraf çekimleri esnasında her zaman ön plana çıkıyorlar. Bizim böyle tiplere hiç ihtiyacımızı yok ki!

Geçenlerde bir derneğin sözde kongresi yapıldı. Salonda yirmiden fazla siyasi parti temsilcisi ve resmi konuk vardı. Sıradan dernek üyeleri ise beş parmaktan azdı...

Kimin için sergilenmekte bunca frapan gösteriş ve sahtekarlık?

O salonda gerçek tek bir aydın bulunmuş olsaydı, kalkıp isyan ederdi...

Toplum işlerinde akılcılık, sorumluluk ve yaratıcılık yerini asalaklığa, günübirlik yaşama ve kolaycılığa kaptırmış, bazı yerlerde adeta mafyalaşma belirtileri bile görülmekte.

Bugün, Bulgaristan'da insan haklarımıza kavuşma mücadelemizde aydın kesim yine arka planda durmakta. Ciddi bir aydın kesim duruşundan bahsetmemiz mümkün değil.

Azınlık haklarımız konusunda, inkarcı ve ihlalcı hareketler karşısında toplumsal bir güç olarak kendimizi savunmuyoruz ve böylece özendiğimiz mertebeye bir türlü kavuşamıyoruz.

YAZIYI PAYLAŞ!