SADIK YILMAZ 'DOST PARTİSİ VE ONUN LİDERİ ARTIK BİZİM DAVAMIZIN BİRER PARÇASIDIR.'

* Bizler oligarşinin ve mafiotların siyasi partisi değiliz, onların elinde bir oyuncak olmaya da rıza göstermeyiz. Yeni ve tertemiz bir dava partisi olduğumuzdan dolayı, bilindiği gibi, Bulgaristan siyasi arenasında, üzerimize haddinden fazla gelinmekte, varlığımız bile bir çok kesimi bayağı rahatsız etmekte. * Parti liderimiz, büyük bir siyasi tecrübeye sahip, uzun yıllar imrenilecek seviyede bir milletvekilliği süreci geçirdi. Hitabet ve entelektüel birikimi çok yüksek seviyelerde. Kaderinde, totaliter yapıya sahip bir partide görev yapmak da varmış, fakat günün birinde, kendisi mazlum insanların, öz kardeşlerinin yanında yer almaya karar verdi ve o andan itibaren bir daha Türklüğünden taviz vermedi. Anavatan Türkiye ile aynı safta durmaya başladı. * Lütvi Mestan, bir Bulgaristanlı siyasetçi olarak, bugün iki komşu devletin arasında kardeşlik köprüsü vazifesini üstlenmekte. İşte biz bundan dolayı, DOST Partisini desteklemeye ve yaşatmaya devam edeceğiz. Dimdik ayaktayız. Bulgaristan Türkünün gönlünde bugün Lütvi Mestan yaşatılmakta. Şimdilik bu sevgi her ne kadar seçim sandıklarına yansımamış olsa da, o gün de yakındır.

PAYLAŞ
Misyon Gazetesi -

 

SADIK YILMAZ; "DOST PARTİSİ VE ONUN LİDERİ ARTIK BİZİM DAVAMIZIN BİRER PARÇASIDIR."

Sadık Yılmaz'ı bilirsiniz. Yıllardır Bal-Göç'ün iki numaralı ismi, değişmez Genel Başkan Yardımcısı. Aslında işte bu iki numaralar bütün işi götürür derneklerde, başkanlar ise daha ziyade protokoldeki temsili yüz olur. Sadık Yılmaz'ı koskoca bakanlar ve parti yöneticileri arar, milletvekilleri ayağına gelir. Son yıllarda, kendisini Bulgaristan'daki DOST Partisinin Bursa temsilcisi olarak da tanıma fırsatımız oldu. İri yapılı, babacan tavırlı ve çok sevimlidir kendisi. Aynı zamanda başarılı bir iş insanı ve ANAP döneminin eski yerel siyasetçisidir. Sadık beyin, iki yıl önceki seçimlerde, DOST Partisinin başarısında büyük katkısı olmuştu. Siyasetin ve siyasetçilerin tatil zamanı olmasına rağmen, bu pazar, Görükle Göçmen Konutları'nın yolunu tuttum. Okuyucularıma sözüm vardı. Son seçimlerden sonraki DOST Partisini konuşmalıydım bir parti yetkilisiyle...

 

- Merhabalar, Sadık bey! Ne oldu, seçimlerden sonra sesiniz soluğunuz kısıldı?

- Hoşgeldin Mümin Abi! Nereye değinmek istediğini anlıyorum, acıma hiç dokunma, fakat sesimizin kısıldığı filan yok. Bizler oligarşinin ve mafiotların siyasi partisi değiliz, onların elinde bir oyuncak olmaya da rıza göstermeyiz. Yeni ve tertemiz bir dava partisi olduğumuzdan dolayı, bilindiği gibi, Bulgaristan siyasi arenasında, üzerimize haddinden fazla gelinmekte, varlığımız bile bir çok kesimi bayağı rahatsız etmekte. Bırakın Bulgaristan'ı, hatta Türkiye'deki bazı karar verici şahıslar bile bizim mücadelemize engel olmaya çalıştılar...

 

- Dava partisiyiz derken, neyi kastediyorsunuz? DPS ile aranızdaki fark nedir?

- Bilindiği gibi, Bal-Göç derneği her zaman mazlum insanların safında yer edinmiştir. Bizler, kendi insanımıza karşı şefkatli, merhametli ve adil davranmaktayız. Türkçülük ve Türkiye ülküsüne sevdalıyız bir kere. Biz, zalimlerden nefret ederiz. DOST Partisi de, kurulduğu aşamadan beri aynı bu saydığım ilkelere sadık kalmakta. İşte bundan dolayı biz, bu partiye destek vermekteyiz. Bizim için DPS Partisi ise zalimlerin yanında durmakta. Zengin kastın çıkarlarına hizmet etmekte ve şaibeli şahısların güdümünde bulunmaya devam etmekte. İşte bu gerçeği en sonunda herkesin anlaması gerekmekte.

 

- İlk kez bir siyasetçi, Lütvi Mestan'ın nezdinde, "Ne mutlu Türküm diyene!" vecizesini cesurca haykırdı. Aslında bizim topluluğumuz için ne anlam taşımakta bu haykırış ve söylem?

- Parti liderimiz, büyük bir siyasi tecrübeye sahip, uzun yıllar imrenilecek seviyede bir milletvekilliği süreci geçirdi. Hitabet ve entelektüel birikimi çok yüksek seviyelerde. Kaderinde, totaliter yapıya sahip bir partide görev yapmak da varmış, fakat günün birinde, kendisi mazlum insanların, öz kardeşlerinin yanında yer almaya karar verdi ve o andan itibaren bir daha Türklüğünden taviz vermedi, Anavatan Türkiye ile aynı safta durmaya başladı. DOST Partisi, Sn. Lütvi Mestan'ın bir projesidir, kendi göz nurudur. Görüldüğü gibi, partimiz kimseciklerin bir arka bahçesi filan da değil. Zaten bunun gerçekleşmesine bizzat bizler izin vermeyiz...

Lütvi Mestan, bir Bulgaristanlı siyasetçi olarak, bugün iki komşu devletin arasında kardeşlik köprüsü vazifesini üstlenmekte. İşte biz bundan dolayı, DOST Partisini desteklemeye ve yaşatmaya devam edeceğiz. Dimdik ayaktayız. Bulgaristan Türkünün  gönlünde bugün Lütvi Mestan yaşatılmakta. Şimdilik bu sevgi her ne kadar seçim sandıklarına yansımamış olsa da, o gün de yakındır. Rusya yanlısı DPS liderlerini sevmemizi bizden hiç beklemeyiniz, Mümin Abi. Bizler Peevski'nin ve Danço Mentata'yın güdümünde gidemeyiz. Bizler Türküz...

 

- Bir de Azınlık Statüsü için imza kampanyası başlattı parti lideriniz...

- Evet, bizim için azınlık statümüzün resmen tanınması hayat memat meselesidir. Bizim toplumumuz günümüzde devam eden sessiz asimilasyona maruz kalmakta ve böyle giderse yakın gelecekte tamamen kaybolmaya mahkümdur. Bizler öz be öz Türküz ve bizim Türk kimliğimizi tanımaktan kimler çekiniyor? Avrupa devletlerinin her birinde yaşayan azınlıkların etnik kimliği mevcut. Neden sadece Bulgaristan'daki Türklerin etnik kimliği resmen tanınmamakta? Lütvi Başkanımız, işte bu sorunu çözmeye el atmış bulunuyor. Bu bir cesaret ve ülkü meselesidir. Bize de onu desteklemek düşer. Burada siyasi kimliğimizi bir yana bırakalım ve Türklüğümüze imza atalım...

 

- Şimdilik, bu konuda DPS liderlerinin bir açıklamasını duymadık, herhangi bir imza attıklarını da görmedik. Başmüftülüğümüz ve diğer sivil toplum kuruluşlarımızdan da bir olumlu veya olumsuz destek gelmedi. Bu durumu nasıl izah edeceksiniz?

- Yoruma gerek duymuyorum, çünkü DPS liderlerinin tek gayesi, bizim topluluğumuzun çıkarlarına karşı set çekmektir. Ama bu partiye oy vermeye mecbur bırakılan bizim gariban halkımız, ulusal ve yerel parti liderlerinin bütün baskısına rağmen, bizim başlattığımız imza kampanyasını desteklemeye devam etmekte ve sonuna kadar destekleyecektir. Başmüftülük bünyesindeki görevliler de siyasetçilerin baskısına boyun eğmekte. Ramazan aylarında, bizim Kırcaali bölgesinde, kendi imkanlarımla birkaç defa iftar verdim ve bu merasimlere Kırcaali Müftülüğü'nden de yetkililer davet ettim, kendilerinden sadece teşrif etmelerini ve birer hayır duası okumalarını rica ettim ama tamamen kayıtsız kaldılar. Sonuçta kimin müftüleri bunlar? Kendi halkına neden hizmet etmiyorlar? Düne kadar maaşlarını biz veriyorduk, benim vergilerimden ödeniyordu onların maaşları. Demek ki, Türkler için azınlık statüsü isteyen bir parti mensubunun ricasına icabet edilmeyecek. Başka bir taze örnek de sunayım. Geçen gün Çorlu da bir bilimsel sempozyum düzenlendi, fakat gördüğüm kadarı, bu etkinlik bir  DPS şovuna dönüşmüş. DPS yöneticisi Ahmet Ahmedov'un ne işi var bu etkinlikte? Kendi cebine, Peevski'nin koyduğu harcırahla gelmedi mi buraya? Peevski'nin Türkiye'ye verdiği zararlar bilinmiyor mu?

 Acaba yeni seçilen Çorlu Belediye Başkanı, cesaret edip, Bg'de imza kampanyası başlatan bir Lütvi Mestan'ı bu sempozyuma davet edebilir miydi, ya da kendisine bir teşekkür plaketi verebilir miydi? Salondaki soydaşlarımız sözkonusu imza kampanyası için açılan deftere imzalarını atarlar mıydı? Yoksa, böyle bir defter açmalarını mani olan mı vardı?

 

- Anladığım kadarıyla, DOST Partisine karşı büyük bir baskı uygulanmakta. Bu parti adeta pasifize edilerek, tamamen siyasi arenadan silinmesi isteniyor. Yurt dışında yaşayan bir parti yöneticisi ve Türk olarak, bu konudaki düşünceleriniz nedir, hedeflerinizde neler var?

- Sevgili kardeşim, bizler zor zamanın dostlarıyız. Asla pes etmeye bir niyetimiz bulunmuyor. Şimdilik yerel seçimlere odaklanmış durumdayız ve aynı zamanda azınlık statüsü için kampanyamızı sürdürmekteyiz. Genel Başkanımız Sn. Lütvi Mestan'a karşı her koşulda desteğimiz tamdır. DOST Partisi ve onun lideri artık bizim davamızın birer parçasıdır. Aramızdan bazıları makam ve mevki için ayrıldılar, bunlar resmen ilkelerini satmış oldular. Sırf Lütvi Mestan'ın liderlik pozisyonunu zayıflatmak için nafile çabalardı bunlar. DPS'nin tetikçilerine kurban gittiler, zaten aramıza bir tek şahsi çıkarları için sızmışlardı. Bizden ayrılıp gidenler ve kopanlar, gidip dolaşıp ve yeniden bizim aramıza dönecekler, çünkü zalimler her zaman karın doyurmaz, masumların sofrasında ise herkese yer vardır. Düşünebiliyor musunuz, bir Kasım Dal gibisi, seçimlerden önce, DOST Partisine oy vermeyin çağrısında bulunabiliyor, kendi partisi ise zaten darmadağın olmuştu. DPS'nin paralı trolleri ise 24 saat boyunca sanal alemde partimizi karalamakta. Bizler korkuluk muyuz, neden bizden bunca korkuyorlar? Güya bunların hepsi Türk, fakat hepsi Peevski'nin çevresi için ter dökmekte. Gülüp geçiyoruz biz bunların boş gayretlerine ve uğraşılarına...

 

 

Söyleşi; Mümin TOPÇU

HABERİ PAYLAŞ:
BUNLARA DA BAKIN