ISTRANCALI ÇOBANIN TABLET NOTLARI

USA prezidenti, teröre destek veren devletlerden hesap soracakmış. Ulan Allah'ın düdüğü, sen ilk önce kendin hesap ver. Bunu İngilizce yazıp kendisine göndereyim dedim. İngilizlerin dilinde düdük kelimesinin karşılığı yok. Sen bu millete Hoca Nasrettin'i anlat. Parayı sayan düdüğü çalar diye. Bu zurna millet, ne ötmesini biliyor ne de zırt deliği var.

PAYLAŞ
Misyon Gazetesi -

ISTRANCALI ÇOBANIN TABLET NOTLARI

***

İnsanın her şeyi bilmesi imkansız. Mesela ilk duyduğum bir söz var. Baban fakir ise kaderindir, ama kayın pederin fakirse, bu düpe düz enayiliktir. İş olup bittikten sonra bu sözü duymuştum. Hala keşke diyorum. Ama giden geri gelmiyor. Her şey sıradanlaştı. Eskiden üniversite bitirenler havaya kep fırlatırlardı. Dün bir komşumun kızı ana okulu bittirdi diye havaya kep atmışlar. Anne baba da gururlu, boy boy resim çekip paylaşmışlar.

***

USA prezidenti, teröre destek veren devletlerden hesap soracakmış. Ulan Allah'ın düdüğü, sen ilk önce kendin hesap ver. Bunu İngilizce yazıp kendisine göndereyim dedim. İngilizlerin dilinde düdük kelimesinin karşılığı yok. Sen bu millete Hoca Nasrettin’i anlat. Parayı sayan düdüğü çalar diye. Bu zurna millet, ne ötmesini biliyor ne de zırt deliği var. İngiliz milletinin okyanus ötesindeki şubesine düdük görevi yapacak bir boru parçası seçildi - kısacası trampet yani. Nefesi yeten üflesin. Ama kabahat bizde. İt ile çuvala giren piresine katlanırmış.

***

Davulcunun parasını ve bahşişini tam verin! Bak, bizim mahalle vermedi ki, iki akşamdır davulcu dolaşmıyor. "Kurtarmıyor, abi!" Sanki adam mazot yakıyor. En zevkli iş, as davulu omuza, al eline tokmağı vur. Kızdığın insanların kafasına kafasına vurur gibi. Davulculuk, özendiğim işlerden tornacılıktan sonra gelir...

***

Kılıçtaroğlu yürüyormuş. Bırakın yürüsün! Yürümekle yollar aşınmaz. Neden rahatsız oluyorsunuz? Sonra üstü kapalı tehdit; "Türkiye’de komünist bir darbe bekleniyormuş!" On beş senedir gelemedi gitti şu darbe. Ahlaksız ve dinsiz komünistler diye, her an bir saldırı bekleyin. Akıllı olun akıllı! Bırakın adamı barış içinde yürüsün. Hatta adama uygun düşerse bir çift spor ayakkabı hediye edin...

***

İftara davetliydik. Yavaş yavaş Kırklareli de bir koloni oluşturuyorum. Haliyle az verir misin de desem tabaklar tepeleme geliyor. Geri bırakmak da bana göre değil. Üstelik günün açlığı. Ye babam ye. Çok yemekten mi, içtiğim dut şerbetinden mi, bilmem hiç uyuyamadım. Bir de şu tivilerde yemek göstermeseler. Şimdi olmasa da bir zamanlar biz de erkek çocuğuyduk. Daha dün gibi hatırlıyorum. Bazen davulun büyüsüne kapılıp oruca kalkardım ve ertesi gün açlıkla boğuşuyordum. Yine böyle bir günde, annemin de evde olmadığı bir zamanda, ortalığı karıştırırken, kullanmadığımız odada bir kese kağıdı içinde keskin kokulu bir madde buldum. Kokusuna bayıldım. Oruçlu olmasam yiyeceğim. Hatta kokusunu bile içime tam çekmiyorum. Orucum bozulur diye. O zamanlar daha Hatipoğlu keşfedilmemişti. Aç sor;”Hocam, sepette kağıt içinde bir madde buldum, yesem orucum bozulur mu?” Meğerse, o maddenin adı naftalin imiş. Köy yeri, bir çok giyim eşyası yünden mamul. Hatta yarı mamul, annemin dokuduğu kumaş topları bile var. Naylon, Seylon ve Jarse, daha Dünya'ya gelmemişti. Naftalin, o yün mamulleri güvelerden korumak için kullanırmış. Güve, genelde yünlü ürünleri yiyen bir böcek. Bir de bizde damatlara güvey denirdi...

Şaban Ali AYDIN,

Istranca Dağı

HABERİ PAYLAŞ:
BUNLARA DA BAKIN