Ancak gözünü kırpmadan, dinimizi, dilimizi ve varlığımızı korumak için hayatlarını ortaya koyan bu insanlarımız, asla fazlasıyla hak ettikleri itibarı görmemişlerdir. Bunların saygı görmemesi için birileri de yoğun şekilde bilgi kirliği yaratarak, kimin gerçek kahraman olduğunu, kimler rejime hizmet ettiklerini, kimler sahtekar oldukları konusunu birbirine karışmasına sebep olmuşlardır. Bu kasıtlı yaratılan karışıklık sayesinde, bir de baktık ki, her hapiste yatan siyasi mahkum oluvermiş...
Hiç bir zaman öz kimlikleri gasp edilmeyenler ve bir esir muamelesi görmemişler, acaba bizim insanımızın halini ve kaderini anlayabilirler mi? Protokollerde gözükmeyenlerin ve tercih edilmeyenlerin temsilcileri ise, kendi başlarına terk edilmiş durumda mücadelelerine devam etmektedirler. Neden ki ??? Çoğu gazimiz, devlet tarafından ödenen tazminatlarını almadı ve reddetti, çünkü yürüttükleri mücadelenin manevi yönü ağır basmakta. Bulgaristan'daki Türkler ve bütün Bulgaristan toplumu, bugün dost ve akraba Türkiye Cumhuriyeti'nin şefkatine ve yardımına muhtaçtır. Bulgaristan'daki Türklerin ve Türkiye'deki göçmenlerin arasında, bazı ciddi konuların çözüme kavuşması anlamında neden ortak hareket edilemiyor, birlik ve beraberlik sağlanamıyor.
Son bir asırdır Bulgaristan'daki Türklere ve Müslümanlara karşı uygulanan soykırım ve asimilasyon politikaları çerçevesinde, kendilerini bu mücadelenin içinde bulan siyasi mahkum, gazi ve şehitlerimizden bahsediyoruz.
Unutulmaya yüz tutmuş gerçek kahramanlarımızın dosyasını açıyoruz. Bu konuda okuyucularımızın da fikir ve görüşlerini almak istiyoruz. Artık gizli hiç bir şey kalmasın! Bütün okuyucularımızın yazılarına yer vermeye hazırız. Bugün baskıdan çıkan MİSYON Gazetesi'nin yeni sayısında ve elektronik versiyonunda, Ankaralı yazarımız Gülşen AHMETOĞLU'nun - "İHTİYACA BİNAEN", Mümin TOPÇU''nun - "BOŞUNA GAZEL OKUMAK" ve Op.Dr. Gürçay CEM'in - "KAHRAMANLAR, MAĞDURLAR VE SAHTEKARLAR" başlıklı yazılarını okuyabilirsiniz...
Aysel Bariscan Alldredge. Bu ismi hiç duydunuz mu? Selvi (Sevlievo) bölgesinden İzmir'e göç etmiş bir Türk ailenin kızı. Müslüman olmasına rağmen, daha sonra Mormon tarikatına üye olmuş ve Amerika'ya yerleşmiş. Orada bir yabancıyla evlenmiş ve tamamen ülkesinden, milletinden kopmuş. Belli ki, yalnız Mormon olmakla kalmamış, geçenlerde İzmir'de eşiyle beraber ajanlık yaparken yakalandılar ve şu an meşhur Papaz Brunson davasında yargılanmaktadır.
Dünkü gün yürürlüğe giren yeni kararnamede şunlar belirtilmiş; "Belirli bir süre ile çalışmak veya öğrenim görmek amacıyla gelen Türkiye Gümrük Bölgesi dışında yerleşik kişilerin ülkelerinde adlarına kayıtlı olan kişisel kullanıma mahsus kara taşıtına geçici bir süreyle Türkiye Gümrük Bölgesi'nde trafiğe tescil edilmek üzere geçici ithalat izni verilir. Bu taşıtlar çalışma veya öğrenim süresi içerisinde Türkiye Gümrük Bölgesi'ne getirilebilir. Bu kişilerden emeklilik tarihinden sonra Türkiye Gümrük Bölgesine ilk defa getirecekleri kişisel kullanıma mahsus kara taşıtları için Türkiye'ye son giriş tarihinden geriye doğru bir yılda en az 185 gün Türkiye Gümrük Bölgesi dışında bulunması koşulu aranmaz."
Günün birinde, Türkiye'den yardımsever dostlar tarafından, bu partinin Kırcaali örgütüne gönderilen ofis ihtiyaç ve gereçlerini göremeyince, bunların akıbetini araştırmaya koyuldum. Sayın Raşit Şükrü sorumluğundaki ofisi tamtakır boş halde buldum. İçeride, kendisine teslim edilen eşyalar bulunmuyordu. Nereye gitmişti bu araç ve gereçler?
Bayramlar, insanlar arasındaki karşılıklı sevgi ve saygının perçinlendiği günlerdir. Bayramlar, insanların birbirleriyle olan dargınlıklarını unuttukları, barıştıkları, kardeşçe kucaklaştıkları günlerdir. Kurban Bayramınız Mübarek olsun! MİSYON GAZETESİ
BÜTÜN AKRABALARIMIN, DOSTLARIMIN, TÜRK VE İSLAM DÜNYASINDAKİ AKRABA VE DOST MİLLETLERİN, MÜBAREK KURBAN BAYRAMLARINI İÇTENLİKLE KUTLUYOR, KARDEŞLİK VE SEVİNÇ DUYGULARI İÇİNDE ŞAHANE BİR BAYRAM GEÇİRMELERİNİ DİLİYORUM!
BAYRAMLAR, İNSANLARIN BİRBİRLERİYLE OLAN DARGINLIKLARINI UNUTTUKLARI, BARIŞTIKLARI, KARDEŞÇE KUCAKLAŞTIKLARI GÜNLERDİR.
Ne verdin, ne bekledin ve ne aldın sen yaşamdan Oldun mu yanında hiç garibin muhtac anında ? Yani rahatsan eğer uykudan önce akşamdan Bayramlar hakkındır, şifalar akar mert kanında!
Bulgaristan'daki Türk toplumu, acilen kendi sorunlarının çözümünü bekliyor. Ama bu sorunlar, kaotik ve atıl durumdan çıkarılıp, sistematik olarak bir yerde düzenlenmeli. Bunu sadece bir siyasi partinin yapamayacağına göre, ülke bazında belki de bir siyaset üstü Milli Türk Kurultayı düzenlenmeli ve önümüzdeki çözüm yolları belirlenmeli. Bizin henüz bir yol haritamız çizilmedi.
İktidar Partisi ve MHP ile iyi ve dostane ilişkiler içinde bulunan DOST Partisi lideri Lütfi Mestan, bu seferki Ankara ziyareti esnasında bazı devlet ve siyasi parti yöneticileri ile de randevuları var. Kongre başlamadan önce, salonda Lütfi Mestan'ın, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile kısa bir görüşmesi dikkat çekti.
Hedef, bizi Allah katında yükseltecek takvâ bilinci ve ona göre şekillenen bir şahsiyet ve hayat biçimidir. Bu da Allah’ı tanımakla, Ona yönelip teslim olarak sorumluluğumuzu yerine getirmekle mümkün olacaktır. Bu ise insan olduğumuzu unutmadan Rabbimizle bağımızı pekiştirmek ve hemcinslerimizin kalplerine yol bulmaktan, yakın olmaktan geçmektedir. İşte bunun için bayramda “Allahü ekber” der, kurban keseriz; “Allahü ekber” nidasıyla Mekke’de şeytan taşlarız.
* Acayip ve tarifi zor bir toplumuz artık. Neredeyse, kendi kendimizi tanıyamaz olduk. * Tamam, biri birimizden uzaklaştık, ama bunca düşmanlık ve kin niye ki? * Kendilerince, herifi itibarsızlaştıracak bizimkiler. Onu yerin dibine gömmeye hazırlar. * Gümülcine'de TRT kameraları vardı, Adaköy'de ise tam bir rezalet.
Bizim insanımız duyarlıdır ve zor durumdaki camiamızın her ferdine yardım eli uzatmaktan kaçınmaz. İşte bu duyarlığımız ve saflığımızdan yararlanmaktır bazı dolandırıcıların çabası. Hatta birileri, ismi ve kimliği bile bilinmeyene, sadece sahte bir profilin çağrısı üzerine, hemen yardıma koşmaya hazırdırlar. Yeter ki göçmen olsun...
Türk bölgeleri için bu sevindirici bir haber. Ama ileride bu jestin bedeli ne olacaktır? Gizli kapılar arkasında neler planlandı gene? Yoksa, yeni bir ağır boyunduruk mu biçiliyor bize? Çünkü bu ülkedeki Türkler düne kadar hala ikinci sınıf vatandaş muamelesi görmüyor muydu? Bulgarların menfaatleri gözardı edilerek, hangi sebepten dolayı bir anda Türkler bunca kıymete bindi ve para yağmuruna tutuldu?
Hele Bulgaristan'ı ziyaret eden bir takım kıymeti kendinden menkul "goca macırlar," oradaki kardeşlerimizi otla besleniyor zannedip, şahsi değerlerini yücelterek, iddialarının asla gerçeğe tekabül etmemelerine rağmen, kendilerini birer James Bond veya Kuşçubaşı Eşref olarak tanıtarak, gizemli bir hava yaratmaya kalkışıyorlar. Halbuki hiç bir profesyonel istihbaratçı, hiç bir ortamda asla kendini ifşa etmez, zaten bunun için yemin etmiştir ve ülkesinde hapis cezası alacağını bilmekte.
En sonunda, laf geldi dolaştı ve gene bizim siyasetçilere geldi. Muhatabımın yüzünde beliren alaycı tebessüm beni bayağı rahatsız ve tedirgin etti, çünkü bizimkilerin sergilediği içeriği boş gösteriş merakını asla tasvip etmiyordu.