GÜÇLÜ BİR YUMRUK OLSAK, BÜTÜN DUVARLARI EZİP GEÇERİZ...

* Bulgar mafyası ve yeni türemiş oligarsi ile yıllardır ilişki kurmuş her bir DPS lideri ve aktivisti, Bulgaristan'daki Türklerin birliğini asla arzulayamaz. Görevleri lehimize değil, aleyhimize çalışmaktır. * Aramızdaki birliğin çimentosu sağlam olmuş olsa, yakında yapılacak olan Avrupa Parlamentosu seçimlerinde, bizler minimum 6-7 tane Türk vekil çıkarabilliriz, maksimumda ise 10'dan fazlasını buluruz. On tane gerçek Bulgaristan Türkü, Avrupa Parlamentosu'nda, değil sadece bizim toplum için, ayrıca Anavatanımız Türkiye adına bile harikalar yaratabilir. * Ya yerel DPS örgütleri bugünlerde ne yapıyor? Delyan Peevski'yi ön sıralarda deputat adayı olarak gösteriyorlar??? Yarabbim, sen akıl ve fikir ver bizlere!

PAYLAŞ
Misyon Gazetesi -

 

GÜÇLÜ BİR YUMRUK OLSAK, BÜTÜN DUVARLARI EZİP GEÇERİZ...

İlk önce milletvekili Aziz Babuşçu, daha sonra da Balkan Rumeli Türkleri Konfederasyonu kurucu Başkanı Turhan Gençoğlu, Bulgaristan'daki Türklerin siyasi alanda birleşerek, beraber hareket etmeleri için ayrı ayrı çağrıda bulundular. Bulgaristan'a kadar yol tepip, siyasi liderlerimizle birebir görüşmeler gerçekleştirdiler.

Bizler daha o zaman, bir gazete olarak, bu girişime olumlu yaklaşmadık, çünkü inisiyatif sahiplerinin elinde, başarıyı sağlayacak sağlam bir eylem planı gözükmüyordu.

Bu iki arkadaşın çıkışı bayağı gündem oluşturmuştu, fakat geriye baktığımızda, görüyoruz ki, daha o zaman, bu teşebbüsü hayata geçirmek için, topyekun hepimiz bunu destekleyip, kusurlarını bulup, doğru yolu belirlemeliydik. Ama bir kere toplumsal kimya hücrelerimiz bin bir parçaya bölünmüştü...

Göçmen kuruluşları sadece uzaktan seyretmekle yetinirken, Sofya'da kümelenmiş siyasi godomanlar, büyüklük ve dokunulmazlık taslamaya kalkıştılar. Dağları yaratanlar olduğuna, bir kere kendilerini inandırmışlardı. Aslında işlerine öyle geliyordu.

Bizim toplumunun beraberlik içinde hareket etmesi için, kendisinden yana çalışacak bir siyasi güç gerekiyordu. Kurulduğu ilk yıllarda, halkımız DPS'ye inanç ve güven bağlamıştı ama tez el görüldü ki, bu oluşum eski derin devletin bir yan oluşumuydu.

Bir asır aşkın zamandır bizleri birleştirmek değil, hep bölmek istediler.

DPS'de aynı bu bölücülerin elinde bir enstrümandı.

Sayın Aziz Babuşçu, birleşmenin ve bütünleşmenin, DPS çatısı altında gerçekleşmesini öneriyordu, halbuki bizim insanımız daha 1990 yılların başından beri, bu siyasi güçten hep uzak durdu, aceleden zenginleşen tepegözlere bağrımızı açamazdık. Dediğim gibi, Aziz Babuşçu birleşmeyi alenen DPS nin çatısı altında olmasına gayret ederken,Turhan Gençoğlu bu birleşmenin prensipler üzerine, yani birleşme tabanda,insanımızın belirlediği kurallar üzerine olmasına çaba sarf etti. Aradaki fark buydu.

DPS'den kaçan milletimizi, aynı despotik ortama geri döndürmek ise mümkün gözükmüyordu, hele Ahmed Doğan, bu saatten  sonra bunu asla yapamazdı.

İşte bundan dolayı, DOST Partisine gönül bağladı halkımız ama ilk seçimde yine hüsrana uğratıldık, çünkü seçimler demokratik koşullarda gerçekleşmedi ve hele yurt dışındaki seçmenin büyük bölümü sandıklara bile ulaşamadı...

Sayın Turhan Gençoğlu ise daha ılımlı yaklaşım sergiledi, çünkü toplumuzu çok yakından tanıyordu ve sonuçta bizden birisiydi. Ona göre, davamız uğruna siyaset yapacak olanların isimleri tertemiz olmalıydı. Bu ise siyasi partilerde bayağı temizlik gerektiğinin bir işaretiydi ama tanıdık nedenlerden dolayı, DPS'de temizlik kelimesi bir kere yasaktı...

Bulgar mafyası ve yeni türemiş oligarsisi ile yıllardır ilişki kurmuş her bir DPS lideri ve aktivisti, Bulgaristan'daki Türklerin birliğini asla arzulayamaz. Görevleri lehimize değil, aleyhimize çalışmaktır.

TurhanGençoğlu, bu birleşmeyi Aziz Babuşçu gibi, DPS çatısı altında değil, tabanda, insanımızın belirleyeceği ve azuladığı koşullarda ve istikamette, gerçekleşmesini teklif ediyordu.

İki büyüğümüzün teşebbüsü ve harcadıkları efor ortada, her ne kadar ikisinin arasındaki fark açıkça belli olsa da, sonuçta bizim çıkarlarımız doğrultusunda caba sarf ettiler. Aziz bey daha emrivaki ve katıydı, Turhan beyin çağrıları ise toplumu uyandırmak ve harekete geçmek niyeti taşıyordu.

Bunların dışında hepimiz birlikten ve beraberlikten yanayızdır, çünkü birlik güç ve refah sağlar. Herhalde birlik istemeyen, kendini bizden saymazdır...

Aramızdaki birliğin çimentosu sağlam olmuş olsa, yakında yapılacak olan Avrupa Parlamentosu seçimlerinde, bizler minimum 6-7 Türk vekil çıkarabilliriz, maksimumda ise 10'dan fazla Türkü buluruz.

On tane gerçek Bulgaristan Türkü, Avrupa Parlamentosu'nda, değil sadece bizim toplum için, ayrıca Anavatanımız Türkiye adına da harikalar yaratabilir.

Ya yerel DPS örgütleri bugünlerde ne yapıyor?

Delyan Peevski'yi ön sıralarda deputat adayı olarak gösteriyorlar???

Yarabbim, sen akıl ve fikir ver bizlere!

Bugünlerde, kitap üzerinde konfederasyon başkanı gözüken Zürfettin Hacıoğlu, bir uyarı yazımızdan sonra fena efelendi. Buradan, kendisine bir kez daha soruyoruz;

Büyük göçmen camiasının ve Bulgaristan'daki kardeşlerimizin birlik ve beraberliği için, konfederasyon olarak neler yaptınız ve başardınız?

Aynı soruyu bütün dernek başkanlarımıza ve siyasetçilerimize de soruyoruz.

Bu sorunun çözüme kavuşturulmasına kadar da herkesi sorgulamaya devam edeceğiz...

Genelde biz kişilerle uğraşmayız ama onların kurumsal kimliği mutlaka ilgi alanımıza girer.

Bulgaristan'daki isimlerini kirletmiş ve dava adamlığından uzaklaşmış siyasetçiler ve Türkiye'deki dernek yöneticileri hakkında yazılacak ciltler dolusu bilgi ortalıkta dolaşırken, bir çoğunuz Aziz Babuşçu ve Turhan Gençoğlu ile birleşme konusunu görüşürken, Misyon Gazetesi, sunulan teklif şeklini eleştiriyordu.

Nerede şimdi bu toplantılara katılanlar?

Geçen zaman zarfında, bu konunun gelişiminde neyi başardılar?

Bu ağır yükü sadece iki kişinin üzerine yıkmakla, kendi sorumluğumuzu ve onurumuzu hangi çam altına gömdük...

Bırakalım artık şu avanta peşinde koşmayı!

Bunlardan her dönem vardır. Nerede avanta varsa, hemen orada ortaya çıkarlar. Boş laftan başka hiçbir katıkları olmaz. Avanta olduğu sürece orada bulunurlar. Ama aynı zamanda, radarları açık faziyette karşı tarafı da kolaçan ederler.

Yani, bu tür elemanlar, kim fazla verirse, onun yanındadırlar. Bunlardan camiamızda ne kadar istersen bulunur.

Bazıları DOST Partisi kurulduğunda, avanta kokusunu alarak, hemen oraya yamandılar. Ama aynı zamanda DOST'u yok etmek için elinden geleni yapanlarla da dirsek temasını hiç bırakmadılar.

Gelişmelere göre pozisyon değiştiren bizim tanıdık fırıldakların, ilk birleşme girişimlerinde hiç sesleri çıkmıyordu. Bizler ise ( Hele siyasi yorumcumuz Dr. Gürçay Cem'in hakkını yemeyelim), bu birleşmenin arkasında hangi kalibre dernekçi ve siyasetçi durduğunu anlattıkça, onların bütün beklentilerini deşifre ettikçe, yani çıkar odaklarının kovanına çomak soktukça, DPS çadır efsanesi delik deşik çıktı ve işler bozulunca, bunların çoğu birden bire birleşme karşıtı kesildiler. Şimdi, hiç edebiyat yapmalarına lüzum yok...

İşte bundan sonra, DOST Partisi sıraları temizlenmeye başlandı. Daha da temizlenip, paklanmasını ümit ediyoruz. Gidenlerin, şu sıraları hiç sesi ve soluğu çıkmaz oldu. Aslında, bu dava uğruna, her kardeşimizin katkısına ve varlığına ihtiyaç duyulmakta. Kendine güvenen dava insanı, gemiyi terk etmez. Aramızdan sivrilen bazı uyanıklar, bir çok saf ve tertemiz kardeşimizi, kendi şahsi çıkarları uğruna aldattı ve kandırdı.

Gidenler gitti de, ya Lütvi Mestan ne yaptı? Çıktı ve paşa paşa azınlık statümüz için imza kampanyası ilan etti.

Bunu kendisi için mi ilan etti? Hayır!

Avrupa Parlamentosu için belirlenecek milletvekili adaylarımız, bu imza kampanyasına destek verdiler mi?

Ya Ahmet Doğan ve gölgesi Mustafa Karadayı?

Ya Orhan İsmailov veya Kasım Dal?

Ya göçmen dernekleri?

Delyan Peevski mi, aynı parlamentonun kürsüsünden, Razgrad camisinin ibadete kapanmaması ve müzeye dönüştürülmemesi için çağrı yapacak?

Başmüftülüğün malı ve mülkü çarçur edilmekte, yakında her şey elimizden çıkabilir. Yine ses ve gık çıkaran yok.

Halbuki, güçlü bir yumruk olsak, bütün duvarları ezip geçeriz...

Mümin TOPÇU

 

HABERİ PAYLAŞ:
BUNLARA DA BAKIN